İlâhî ilmin bir nev’i ve ünvanı olan kader programıyla, küçük büyük, az çok her şeye bir plan ve düzen tayin eden Cenab- ı Hak, varlıklar içinde müstesna bir yere sahip olan insanlık âlemini de o programdan hariç tutmamış, bilâkis kaderin en ince ayrıntılarıyla onu kader kitabının en merkezine yerleştirmiştir.
Kâinatın devam ve bekası insan nev’inin amelleriyle alâkalıdır. Bediüzzaman Hazretlerinin tespitiyle, insana tecelli eden Kayyumiyet cilvesi, kâinata tecelli eden Kayyum ism-i âzamına âdeta bir dayanak noktasıdır. İnsan nev’i son bulduğu zaman, Kâinatın Yaratıcısı bütün âleme de son verecektir. Kıyametle kâinat kitabı kapatılacak, âhiret olarak başka bir surette yeniden açılacaktır.
Allah, insana cüz’i bir irade vermekle beraber, onu başı boş bırakmamıştır. Bediüzzaman’ın dediği gibi “İnsan, ipi boğazına sarılıp istediği yerde otlamak için yaratılmış bir hayvan değildir.”
Son Peygamber’e (asm) gelinceye kadar gönderilen yüz yirmi dört bin peygamber, yüz yirmi dört milyondan fazla evliya ve milyarlarca âlim ve mürşitler, hep insanların amellerini düzeltmek ve Allah’ın rızasına uygun bir hayat sürmelerini temin etmek içindir. Ancak, insanların büyük bir çoğunluğu haktan yüz çevirip nefs-i emmâresinin arkasına düşerek, şer ve bâtılı tercih etmişlerdir. Nefis ve şeytanın kurduğu tuzaklar onlara hoş görünmüştür. Allah’a inanmak, Onun emir ve yasaklarına boyun eğmek işlerine gelmemiştir. Daha da ötesi, semâvî dinlerin vahye dayalı hakikatlerinin tebliği onları çıldırtmış, bu yüzden dalâlet ve şer hesabına hakka cephe alıp, onunla mücadele ve savaşmayı kendilerine meslek kabul etmişlerdir. Peygamberler tarihi, bunun hayret verici örnekleriyle doludur. Ancak bu mücadeleler, er veya geç hep hakkın ve hakikatin zaferleriyle sonuçlanmıştır.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları)