İman ve İbadet

İLİM MECLİSLERİ

Kâinattaki varlıklar içinde müstesna bir yeri olan insan, sayısız istidat ve kabiliyetlerle donatılmıştır. Her şey onun emrine boyun eğdirilmiş ve her ihtiyacı için hazır edilmiştir.

Bediüzzaman Hazretleri “İnsan bu âleme ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek (olgunlaşmak) için gelmiştir. Mahiyet ve istidat itibariyle her şey ilme bağlıdır. Ve bütün ulum-u hakikiyenin (hakiki ilimlerin) esas ve madeni ve nuru ve ruhu marifetullahtır (Allah’ı tanımaktır). Ve onun üssülesası da iman-ı billahtır (Allaha imandır).”tespitini yaparak, insanın yaratılış gayesinin en temel unsurunu ifade etmiştir.

İlim o kadar değerli bir hakikattir ki, Sevgili peygamberimiz (asm) “Hikmet, müminin kaybettiği malıdır, nerede bulursa alır. İlim, Çin’de bile olsa gidin alın.”buyurmuştur. Din ilimleri gibi fen bilimleri de insanı Allah’a yaklaştıran ve imanını parlattıran hakikatler manzumesidir. Dinin meselelerini fen ilimleri ispat etmekte, din ilimleri de fen bilgilerini teyit etmektedir. Zira din, bütün ilimlerin efendisi ve pederidir.

Bütün ilimlerin esası, ruhu, temeli, şahı ve padişahı Allah’ı tanımak ve iman ilmidir. Allah’tan uzaklaştıran ve inkâra sebep olan ilim, ilim değil, cehalettir. İman ilimleri hem dünya hem de âhiret hayatındaki saadetin temel taşıdır. “Her kim ilim öğrenirse, geçmiş günahlarına kefaret olur. En üstün sadaka, bir Müslümanın ilim öğrenmesi ve sonra da Müslüman kardeşlerine öğretmesidir.”gibi hadis-i şerifler, ilim öğrenip onu başkalarıyla paylaşmaya teşvik etmektedir. “İlim öğreniniz. Çünkü Allah için ilim öğrenmek, Allah’tan korkmayı netice verir. İlme çalışmak ibadettir. Müzakeresi ve mütalâası tesbihtir. İlmi araştırma yapmak ise, cihaddır.”hadisi, ilim ile meşguliyeti ibadetten saymıştır.

Abdullah ibn-i Amr’dan (r.a.) rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle haber verilmiştir: “Resülullah (asm) bir seferinde mescid-i saadete girdi. Orada halka şeklinde oturmuş iki grup sahabe gördü. Bunlardan bir grubu Kur’an okuyor ve Allah’a dua ediyordu. Diğerleri ilim öğreniyor ve öğretiyorlardı. Bunun üzerine Resülullah (asm) şöyle buyurdu “Bunların hepsi hayır üzerinedirler. Şunlar Kur’an okuyorlar ve Allah’a dua ediyorlar. Eğer, Allah dilerse onların istediklerini verir, dilerse vermez. Bunlar da ilim öğreniyorlar. Ben de, ancak bir muallim ve yol gösterici olarak gönderildim.”Resülullah (asm) bu sözlerinden sonra hemen ilim öğrenen grubun yanına oturdu.” Böylece tercihini, ilim meclisi ve ilim müzakeresi cihetinde kullandığını ortaya koyduğu anlaşılıyor.

Yine, İbn-i Abbas’tan rivayet edilen bir hadiste de “Ey ashabım! Sizler yeryüzünde dolaşırken şayet Cennet bahçelerinden bir bahçeye rast gelirseniz, oradan hemen geçmeyin ve oraya oturunuz.”buyurdu. Sahabeler “Ya Resülullah! Bahsettiğiniz o Cennet bahçesi neresidir?”diye sordular. Resülullah (asm) cevap verdi: ” O Cennet bahçesi, ilim meclisleridir.”

asyanur.info

Reklam

Yorum Yap