En basit işlerde bile hırsın kötü tesiri olduğunu söyleyen Bediüzzaman şu misalleri verir: “İki dilenciden biri hırs ile, diğeri tevekkülle istediğini gören kişi, ikinciye verip, hırs ile isteyenden sıkılıp vermemek, herkes kalbinde hisseder. Hem meselâ, gecede uykun kaçmış, sen yatmak istesen, hırsla uyuyayım desen, büsbütün uykunu kaçırırsın. Ya da mühim bir iş için beklediğin kişi, bir türlü gelmedi diyerek hırs gösterip bırakıp gitsen, bir dakika sonra o adam gelir, fakat o mühim işin de bozulur.” Hayatımızda bu misallerin çoğunu yaşadığımızı görürüz. Hırs, birçok işimizin ters gitmesine sebep olur.
Hırs, İslâm’ın beş şartından biri ve hem belâların def’ine hem de berekete vesile olan zekâtın verilmesine çoğu zaman engeldir. Halbuki, insan sahibi olduğunu zannettiği servetin gerçek sahibi değildir. Çünkü veren Allah’dır. İnsan ise, bir tevziat ve dağıtım memurudur. Zekât, zenginin malı içinde Allah’ın tayin ettiği fakirin hakkıdır. Verilmeyen zekât, fakirin hakkını gasp etmektir. Zekât vermeyenin en az o zekât kadar bir mal muhakkak elinden çıkar ve faydasız yerlere gider. Hem sevaptan hem de fakirin duasından mahrum kalır. Âhirette ise, verilmeyen zekâtlar sahibinin başına belâ ve azap vesilesi olur. Bediüzzaman “Eğer zenginler, velev zekâtının zekâtını verseler, fakirlik ortadan kalkar.”der. Fakat hırs duygusu, malım eksilecek endişesiyle zengini zekât ibadetinden mahrum eder.
Hırs, hâkim olup hükmetme duygusunun da tetikleyicisidir. Yavuz Sultan Selim Han “Bu dünya bir padişaha çok ama iki padişaha azdır.”demiş. Çoğu şeylere hükmeden insanlar, her şeye hükmedeyim derken, elindekini de çoğu zaman kaçırırlar. Hırsın tahrik ettiği hâkimiyet duygusu, aynı zamanda fitne ve ihtilâfların da temelini oluşturur. Halbuki, yarın toprağın altında olunacağına göre, hırsla dünyaya saldırmanın da anlamı yoktur. En iyisi ihlâs, tevekkül ve kanaat ehlinden olmaktır.
asyanur.info samicebeci.net