Hazret-i Âdem Aleyhisselâmdan, Kâinatın Efendisi Hazret-i Muhammed’e (asm) kadar vahyedilen bütün semavî kitap ve sahifelerin ve peygamberlerin gönderiliş maksadı, insanları imana, hakka ve doğruya gelmelerine vesile olmaktı.
Kur’an-ı Kerim’i, insanların dalâlet karanlığından hidayet nuruna çıkarmakta bir rehber olduğunu ferman eden Cenab-ı Hak, onun takva sahipleri için hidayetin tâ kendisi olarak tarif ediyor. Semavî olan kutsal kitapların bile bir amaç değil, bilâkis mukaddes bir hedefin aracı olduğu bu beyanlardan anlaşılıyor. Asıl hedef ve en yüksek gaye ise, Allah’ın rızasıdır. Her şey bu gayeye hizmet için vardır.
Bu itibarla, Kur’an’dan ilham yoluyla ortaya çıkan Risale-i Nur tefsirleri, müstakilen bir amaç değil,iman kurtarmak ve bu uğurda Allah’ın rızasını kazanmak için bir vâsıtadır. Hem de bu asırda en kuvvetli ve tesirli bir araç ve vâsıtadır. Bundan dolayı Bediüzzaman “Risale-i Nur âhirzamanda bir urvetü’l vüskadır. Yani çok muhkem bir zincir, kopmaz bir hablullahdır, halattır. Ona elini atan, yapışan necat bulur, kurtulur.”ifadeleriyle, yüksek değerini beyan ediyor.
Nur Talebelerinin, Risale-i Nur’la toplumun imanlarının kurtulması ve muhafazası için hizmet etmeleri en büyük gaye ve hedefleridir. Bunun dışında başka maksatları olduğu mahkemelerce tespit edilememiştir.
“Vesilenin mahiyetine bakılmaz, neticesine bakılır, Madem ki, neticesi Rıza-yı İlâhidir, o küçük değildir, büyüktür.”diyen Bediüzzaman’ın bu prensibine dayanarak, Nur Talebeleri zamanın gelişen bütün teknik imkânlarından yararlanarak, en yüksek gâye olan Allah’ın rızası yolunda, iman kurtarma hizmetinde bu güne kadar olduğu gibi, emin adımlarla kıyamete kadar hizmetlerine devam edeceklerdir, inşaallah.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları)