HASTALIKLARIN DİLİ
İman ve İbadet

HASTALIKLARIN DİLİ

Şu geçici dünya hayatında belli bir ömür yaşayan insanlar, imtihan olmanın gereği olarak tek düze hayatını sürdüremezler.

Cenab-ı Hakkın güzel isimlerinin nihayetsiz tecellilerine mazhar olan insan, o isimlere aynalık yapmak için bazen sevinçli, bazen kederli hallere muhatap olduğu gibi; bazen sağlık ve afiyet içinde, bazen de hastalık gibi durumlarla karşı karşıya kalır. Böylece, Bediüzzaman Hazretlerinin tespit ettiği gibi “Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar. Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider.”

Mülkün ve her şeyin sahibi olan Allah, mülkünde istediği icraatı yapar. İnsan, tapusu kendine ait olan bir tarlada istediğini ekip  biçer, kimse işine karışamaz. Öyle de, Allah kendi mülkünde, Esma-i Hüsnasının nihayetsiz tecellilerine  nihayetsiz bir meydan açmak için, kâinatta ve insanın bedeninde istediği tasarrufatı yapar ve hiç bir varlık bundan dolayı Allah’tan şikâyet edemez. Zaten insan dışındaki bütün varlıklar halinden memnun. İnsan ise, bencilliği yüzünden her şeyi kendine bakan cihetiyle değerlendirir ve çoğu zaman şikâyet eder. Hâlbuki, Allah bu kâinatı insanın hevesine göre tanzim etmemiştir. İnsanı kâinata mühendis yapmamıştır. Bu bakımdan, âlemde insanın arzu ve hevesine uygun düşmeyen şeyler, uygun olanlardan daha fazladır ve onda nihayetsiz gaye ve maksatlar takip edilmiştir. Aklı başında olan insan, imanı sayesinde inkâr ve dalâlet dışında hangi vaziyete girse, hâline mutlaka şükretmesi lâzımdır.

Bediüzzaman Hazretlerinin verdiği misalde olduğu gibi; bir terzi, model olarak kiraladığı ve ücretini verdiği bir şahıs üzerinde, kendine ait olan güzel bir elbiseyi keser biçer, uzatır kısaltır, o şahsı oturtur kaldırır. O adamın “Beni güzelleştiren bu elbiseyi kesip biçmekle güzelliğimi bozuyorsun, beni oturtup kaldırmakla bana zahmet veriyorsun.”demeye hiç bir cihetle hakkı yoktur. Aynen öyle de, Cenab-ı Hak kendi mülkü olan ve bize emanet olarak verdiği vücut elbisesine istediği vaziyeti verir. Aç eder tok eder, sağlık verir hastalık verir. Böylece muhtelif isimlerinin tecellilerini gösterir. Allah’ın Rezzak ismi açlığı istediği gibi, Şafi ismi de hastalıkların vücudunu ister.

Bu itibarla, hastalıkların da bir dili vardır. Onunla verilen mesajı anlayıp, rıza ve memnuniyetle karşılık vermek lâzımdır. Zira hastalık, menfi ibadetten gelen sevapların hazinesidir.

asyanur.info

Reklam

Yorum Yap