Tarikattan ziyade, hakikat tarzını tercih eden ve Sahabe mesleğinin bir cilvesini asrımıza taşıyarak, kardeşlerin birbirinde fâni olması düsturunu bir temel taşı yapan Bediüzzaman; Hazret-i İbrahim’in (as) mesleğinin Risale-i Nur mesleğinde bir esas olduğunu beyan eder: “Mesleğimiz, Haliliye olduğu için, meşrebimiz hıllettir. Hıllet ise, en yakın dost ve en fedakâr arkadaş ve en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmert kardeş olmak iktiza eder. Bu hılletin üssü’l-esası, samimi ihlâstır. Samimi ihlâsı kıran adam bu hılletin gayet yüksek kulesinin başından sukut eder. Gayet derin bir çukura düşmek ihtimali var, ortada tutunacak bir yer bulamaz.”demektedir.
Evet, hılletin ne anlama geldiğini dört vasıfla izah eden Bediüzzaman’ın bu tespitleri hayata geçirilip uygulandığı takdirde, üstesinden gelinemeyecek ve başarılamayacak hiç bir hizmet ve vazife olamaz.
Şayet, bir hizmet mahallindeki dâvâ adamları bu vasıfları yaşamıyor ve sebebi ne olursa olsun, en yakın dost olmak yerine mesafeli bir tavır konuyorsa; en fedakâr arkadaşlığa karşı vefasız bir durum sergileniyorsa; en güzel takdir edici yoldaş olmak yerine, tenkit edici ve şevk kırıcı bir üslup hâkim oluyorsa ve en civanmert kardeşlik anlayışının zıddına bir vaziyet ortaya konuluyorsa, o hizmet mahallinin manevi hayatı gitmiş demektir. Özellikle hasenat ve seyyiat muvazenesine bakılmayıp, bazı kardeşlerin üzerine kırmızı kalemle bir çarpı işareti konmuşsa, hizmetin manevi kıyameti kopmuş demektir. O zaman, hariçten düşman aramaya gerek kalmaz.
Ancak, Risale-i Nur’dan tam ihlâs dersini alan Nur kahramanları, böylesine aşağı davranışlara meydan ve fırsat vermezler. Halisen ve muhlisen çalışarak, rıza dairesinde Nur hizmetini yüceltirler. Olması gereken de zaten budur.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları)