Bediüzzaman Hazretleri, Hazret-i Eyüp (as) Peygamberin Kur’an’da anlatılan kıssasından, zamanımız insanlarının alacağı çok dersler olduğunu söyler.
Sabır kahramanı olan o peygamberin zahirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtınî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilseydik, o mübarek peygamberden daha fazla hastalıklı ve yaralı görülecektik. Çünkü işlediğimiz her bir günah ve kafamıza giren her bir şüphe, kalp ve ruhumuzda dehşetli yaralar açar. Günahlar, imanın tercümanı olan lisanın ruhanî zevkine dokunup, zikirden ve ibadetten nefretkârâne uzaklaştırır.
Küçük büyük her bir günah içinde inkâra sürükleyecek bir yol vardır. O günah, tövbe ve istiğfarla çabuk silinmezse, kurt değil, manevî bir yılan gibi kalbi devamlı ısırır. Günahların içinde inkâr tohumu saklıdır. Günaha devam eden kişide alışkanlık hâli başlar. Sonra o günaha aşık ve tiryaki olur. Dönüşü olmayan bir yola girer. Sonra, o günahın azabı gerektirmediğini temenni eder. Tövbe etmeyip devam ettikçe, inkâr tohumu yeşillenmeye başlar. Çünkü, inkâr tohumunun harekete geçip yeşillendiği alanlar, günah bataklığıdır. Günah işleyen kimse, meleklerin varlığından psikolojik olarak rahatsız olur. Küçük bir emare bulsa, hemen meleklerin inkârına cüret eder. Cezayı gerektiren günahlar yüzünden önce Cehennemin olmamasını temenni eder, sonra basit bir emare bulsa, ona ciddi bir delil gibi sarılarak Cehennemin varlığını inkâr eder. Yahut, Allah’ın emrettiği namazı kılmadığı için, ruh dünyasında farkında olmadan Allah’a karşı “Keşke namaz emri olmasaydı.”diyerek bir düşmanlık hissi uyanır. Küçük bir emare ile Allah’ı inkâra yeltenir. Böylece, ibadetten gelen küçük bir sıkıntıdan kaçayım derken, inkârdaki milyonlarca sıkıntının içine düşer. “Doğrusu, onların kazandıkları günahlar birike birike kalplerini karartmıştır.”ayetinin haber verdiği dehşetli hâle yuvarlanır.
Günahlar, ebedi hayatta daimi hastalıklardır. Allah’ı bilmeyenin ve âhireti inkâr edenin dünya dolusu belâ başında vardır. Cisminin küçüklüğüne bakılarak, işlediği günahları da küçük zannetmemek lâzımdır. Bazen bir adam bir milyon büyük günahı bir anda işler. Radyo ve televizyon yoluyla inkâra dayalı sözler hem sahibini hem de dinleyenleri büyük günahlara sokar.
Bu zamanda, mümin olanların bir kısmı da günahlara karşı hassasiyetlerini kaybettiler. İşlenen günahları küçük görmemek lâzımdır. Günahlara karşı takvayı esas almak gerektir. Günah işlememeye ve kaçınmaya niyet edilmelidir. Taklidî değil, tahkiki bir Allah ve âhiret inancına sahip olunmalıdır. Bunun için, Risale-i Nur tefsirlerinden azami istifade etmeye çalışılmalıdır. Bin cihetten gelen günahlara karşı şahsî bir dil ile değil, bir cemaatin şahs-ı manevisinin ortak dilleriyle dua ve istiğfarla mukabele edilmelidir. Âhirzaman şartlarında başka bir çare de görülmüyor.
asyanur.info samicebeci.net
Views: 0