İmanı kurtarmak ve muhafaza etmek temeli üzerine kurulan Risale-i Nur hareketinin üzerinden bir asra yakın bir zaman geçti.
Bediüzzaman’ın sağlığında birliğini ve kuvvetini her şeye rağmen korumayı başaran bu müstakim hareket, onun vefatını müteakip gerçekleşen her ihtilalden sonra darbelerin etkisinden kurtulamadı.
Sosyal hayatın bütün boyutlarını ve katmanlarını altüst eden ihtilaller, bütün toplulukları tahrip ettiği gibi Nur hareketini de sarstı. Bu yüzden, son yarım asır içinde Nur Risalelerinden feyiz almış, fakat anlayış farklarından dolayı yolları ayrılmış bir takım gruplar meydana geldi.
Cenab-ı Hak, insanları tornadan çıkmış gibi tek tip karakter ve mizaçta yaratmadığı için, meydana gelen farklılıkları normal görmek lâzımdır. Her ne kadar birlik ve beraberlik korunabilse daha iyi olurdu. Fakat, olaylar vukua geldikten sonra, her şeyin iyi ve güzel cihetlerine bakmak, ruhu inciten kaba ve şer cihetlerine bakmamak, Nur mesleğinde önemli bir prensiptir.
Buna binaen, meşrep farklılıklarından kaynaklanan gruplaşmalar, zaman içinde bazı güzellikleri de netice vermiştir.
Meslek ve meşreplerde ittihat lâzım olmayıp maksatta ittifak esas olduğundan, aynı kaynaktan beslenen Risale-i Nur grupları, birbirlerini tenkit etmesin ve diğerlerinin hizmetlerini tasvip edip duacı olsun yeter. Zaman içinde şekillenen grup kimliklerini izale etmek mümkün değildir, gerek de yoktur.
Farklı kimlik ve meşrep sahibi Nur gruplarıyla, hizmetin esasında program birliği yapmak yerine, maksatta ittifak prensibine öncelik verilse daha doğru olur. Çünkü farklı anlayış ve beyanların, farklı görüntü ve uygulamaların zaman içinde tekrar çatışması, her tarafa zarar verir.
Hülâsa; Bediüzzaman Hazretlerinin dediği gibi “Herkes kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmelidir. Başka mesleklerin adaveti ve tenkisi, onu fikren ve ilmen meşgul etmemelidir.” Evet, bu ölçü esas alındığı takdirde, herkes istediği grupla hizmetine devam eder ve bir problem de çıkmaz.
asyanur.info