Yaratılmış bütün varlıklar arasında farklı bir konumu ve durumu olan insanlık âlemi, ekseriyet itibariyle yaratılış ve dünyaya gönderiliş gayesinin dışında bir seyir takip ederek, günümüze kadar gelmiş ve öylece de devam ediyor.
Beşer tarihine dikkatli bir gözle bakıldığı zaman, semavî dinlerin getirdiği mesaja kulak verip, Allah’ı tanıyıp iman ve ibadet ederek, sulh ve sükun içinde geçen bir mazi yerine, ihtilâller, fesat ve savaşlarla geçen karışık bir tarihin yaşandığı görülecektir.
İlk çağlardan itibaren, insanın mahiyetindeki hayvanî duygular ve şeytanî hisler galebe çalarak, daima kuvvetli olan zayıfı ezmiş, zalimler mazlumlara dünyayı dar etmiştir. Gasp, yağma, çapulculuk, haksızlık, zulüm, kin, nefret ve intikam gibi savaşla sonuçlanan olaylarla insanlık tarihi dolu ve lekelidir.
İnsanın bu vahşi ve hayvanî tarafını bilen Cenab-ı Hak, semavî dinler ve peygamberler göndererek, imtihan için yarattığı bu insanları, hayvanlık mertebesinden insanlık mertebesine çıkartmak istemiş. Bu sayede, insanlığın beşte biri hakka ve hidayete gelerek insan nev’inin şerefini kurtarmış ve kâinatın yaratılış maksadına uygun bir neticenin istihsaline hizmet etmiştir.
İnsanlığın yüzde sekseninin bozulmasının ve cehenneme hak kazanmasının yaratılıştaki hikmete zıt olmadığını belirten Bediüzzaman, kuluçkaya yatırılan yüz tane tavus kuşu yumurtasının, seksen tanesi bozulsa ve yirmisi yirmi tavus kuşu olsa, o yirmi tane yumurtanın getirdiği kazanç, bozulan seksen yumurtanın verdiği zararı hiçe indirir, örneğiyle izah etmektedir.
Bu örnekten hareketle, önemli olan bozulan insanlardan değil, yaratılışa uygun hayat süren mümin insanlardan olabilmektir. Allah, cümlemizi onlardan eylesin, inşaallah.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları)