İnsanlık tarihi boyunca ortaya çıkan fikir hareketleri, kendi kimliklerini korumakta ısrarlı oldukları müddetçe, gelişip büyüyemediklerini gördüklerinden, devlet gücünden yararlanmayı ve maksatlarına vesile yapmayı bir maslahat olarak görmüşlerdir. Bahsi geçen durumun, İslâm tarihi dikkatli bir gözle incelendiğinde aynı şekilde tekrarlandığı görülecektir.
Ancak, devletle iş birliği içine giren ve onun gücünden yararlanan fikir akımları, her ne kadar büyüyüp yaygınlık kazanmışlarsa da, kendi kimlik ve orijinalliklerinden çok şey kaybetmişlerdir. Devlet gücünü maksadına alet etmek isteyenler, kendileri alet durumuna düşürülmüşlerdir. Çünkü, devlet kimseye kendini alet ettirmez, lâkin herkesi ve her şeyi kendi maksat ve hedeflerine alet eder.
Günümüz İslâm dünyasında Vehhabilik gibi problemli meşrepler ve Şiilik gibi bâtıl mezhepler bir devlet politikası gibi değerlendirildiği ve çok geniş bir coğrafyada yaygınlık gösterdiği halde, aslından ve özünden bir çok şeyi kaybetmesi, izah etmeye çalıştığımız gerçeğe en açık bir misaldir.
Bu hakikati en iyi bilenlerden biri olan Bediüzzaman Hazretleri, kendisine yapılan bütün cazip teklifleri elinin tersiyle itmiş ve yirmi sekiz sene süren işkenceli bir esaret ve hapisleri tercih etmiştir. Böyle yaptığı için Bediüzzaman olmuş, Risale-i Nur tefsirleri doğmuş ve gönüllerde taht kurmuştur.
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, cumhuriyet tarihi boyunca hep hedef tahtası oldu. Medeniyetin güzelliklerine açık, ilerlemeye ve terakkiye teşvikkâr ve yeniliğin müspet olan her cihetine taraftar olduğu halde, irtica ve gericiliğin sembolü olarak gösterildi. Onun şahsında İslâm dini kötülenmeye çalışıldı. İrtica kelimesi bu maksat için bir maske olarak kullanıldı. (Devamı yarın)
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)
Views: 0