Avrupa Birliğine aday olmuş bir ülke statüsünü kazanmamızla birlikte bir çok tartışma konuları ortaya çıktı. Siyasi, iktisadi ve kültürel bir birliktelik olan Avrupa Birliği, insanlığın doğrulara dayalı müşterek aklının temel kriterlerini referans almış büyük bir organizasyondur.
Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, adaleti ve insan temel hak ve hürriyetlerini ön plana çıkaran Avrupa Birliğinin bu yaklaşımlarını; adalet, meşveret ve kanun hâkimiyetini tesis eden ve insanların doğuştan var olan haklarını onlara iade eden İslâm dini reddetmez, bilakis kucaklar ve kabul eder.
Küreselleşen ve âdeta büyük bir köy hükmüne geçen Dünyada, bir devletin yalnız kalması ve ayakta durmayı başarması düşünülemez. Bu bakımdan, Türkiye gibi hem stratejik, hem jeopolitik, hem de sosyoekonomik özelliklere haiz bir ülkenin, bilhassa Osmanlı Devletinin maddi ve manevi mirasına sahip bir devletin, Avrupa Birliğinin dışında kalması düşünülemez. Bu, hem tarihe, hem de coğrafî yapıya ters düşer.
Bir İslâm ülkesi olarak, Avrupa ile entegrasyona girmemiz ve siyasi, iktisadi ve kültürel meselelerde ortak hareket etmemiz; hem Türkiye, hem de Avrupa açısından yeni açılımlara vesile olacaktır.
Zaten, altmış seneden beri bizim insanlarımızın üç milyon kadar nüfusu sadece Almanya içindedir. Orada fabrikalar ve iş merkezleri kurup, Avrupalılara iş vermekte olan yüzlerce iş insanımız vardır. Avrupa’nın kültürü de kısmen bizim içimize girmiştir. Televizyon, İnternet ve diğer kitle haberleşme araçları var oldukça, bu karşılıklı etkileşim kaçınılmaz bir gerçektir. Avrupalıların, demokratik değerler ve ekonomik katkılarının dışında bize verebileceği pek bir şeyi kalmamış. Özellikle din noktasında verebilecekleri hiç bir şeyleri yoktur. (Devamı yarın)
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)
Views: 0