Üçüncü bin yıla dünya milletleri büyük umutlarla girdi. 20. asrı dünya savaşları, yıkılışlar, ahlâk ve iman açısından çöküntü ve sarsıntılarla geçiren devlet ve milletler, en büyük darbeyi iman ve inanç cihetinden yedi.
20. asır, geçmiş asırların hiç benzerini görmediği iki dünya savaşı ve iki büyük deccalın varlığına şahit oldu. Birincisi, İslâm dünyasında çıkarak aldatmakla iş gören ve nifak perdesi altına saklanarak İslâm dinini yıkmaya çalışan Süfyan Komitesi cereyanı; diğeri de Hristiyan âleminde zuhur eden ve bütün dinlere açıktan savaş ilan eden komünizm cereyanı ve onun temsilcileri.
Özellikle, materyalist ve tabiatçı olan ve Allah’ı inkâr esasına dayanan komünizm cereyanı, Karl Marks ve Engels gibi fikir babaları ve Lenin, Stalin,Troçki ve Mao gibi uygulayıcılarından meydana gelen bir fesat şebekesi idi. Bu inkâr cereyanına yataklık eden Rusya, dinlerle mücadele bakanlığı bile kurmuştu. Onlara göre bütün dinler birer afyondu ve insanları uyuşturuyordu. Bu öylesine bir belâ ve felâket idi ki, bütün dünyayı maddi ve manevi ateşe vermişti. Hristiyanlık dini ona karşı mağlûp düştüğü gibi, İslâm dini de zaafa uğratılmıştı.
İslâm dünyasında Süfyan Komitesinin tahribatı daha da büyüktü. Bin yıldır, İslâm dinine gönülden bağlı olan Müslümanların dünya saadetleriyle birlikte, ebedi saadetleri de mahvedilmişti. Umutlar sönük, ufuklar zifiri karanlıktı. Fakat, bu böyle gitmez ve gitmeyecekti. Her geceden sonra bir sabahı, her kıştan sonra bir baharı yaratan Cenab-ı Hak, insanlığın da gecesini sabaha, kışını bahara çevirecekti ve öyle de oldu.
1980 yıllarının ortalarından itibaren başlayan bir süreç, 1991 yılında komünizmin çökmesiyle ilk meyvesini verdi. Varşova Paktı darmadağın oldu. Sovyetler Birliği çöktü ve yıkıldı gitti. Allah’ı inkâr fikri manen öldü.
Sırada, Süfyan Komitesi cereyanı var, “Her kemâlin bir zevali vardır.” kaidesine göre o da ölecek. İstibdat, zorbalık ve zulüm gibi şeyler, demokrasi düşmanlığı ve İnkâr-ı Risalet gibi menfi temellere dayanan Süfyanizm cereyanı, hürriyet ve gerçek demokrasi prensiplerine karşı mağlûp olacaktır.
20. Asrı, acı, gözyaşı ve ızdıraplarla geride bırakan insanlık âlemi, 21. asrı bir barış asrı yapmaya çalışıyor. Devletler ve milletler arası uyuşmazlık ve çatışmaları, demokrasi ortak zemininde çözmeye gayret ediyor.
Ekonomik, kültürel ve siyasi alanlarda ister istemez entegrosyana girildiği küreselleşen bir dünyada, artık hiç bir devlet başına buyruk hareket edemeyecek ve yanlışlarını devamlı sürdüremeyecektir. Bütün insanlığın ortak aklının mahsulü olan demokratik değerler, dünyanın her tarafında kendisini hissettirecektir.
Avrupa Birliği ve onun dayandığı yüz yirmi bin sayfalık ve hakkaniyete istinat eden temel değerler, hem Hristiyanlığın, hem de İslâm dininin çok büyük payı olduğu değerler manzumesidir. Avrupa’nın bir kısım olumsuz durumları ve sefih bir hayatı, bahsi geçen müspet değerleri gölgeleyemez. Zaten, Bediüzzaman Hazretleri de Avrupa’yı ikiye ayırmaktadır. Birisi: “İsevilik din-i hakikisinden aldığı feyiz ile hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nafi (faydalı) sanatları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden Avrupa. Diğeri: “Felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiatını (kötülüklerini) mehasin (güzellik) zannederek, beşeri sefahate ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa.” (Devamı yarın)
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)
Views: 0