“Benim ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak ve yalnız biri kurtulacak.” diyerek istikbalden haber veren ve gaybı gören gözleriyle Asr-ı Saadetten Kıyamete kadar olacak hadiseleri Allah’ın izniyle müşahede eden Sevgili Peygamberimiz (asm), ümmetiyle ilgili bir çok olaylara işaret etmiştir.
Gerçekten yetmiş bir fırkaya ayrılan Yahudiler ve yetmiş iki fırkaya bölünen Hristiyanlar gibi, İslâm ümmeti de yetmiş üç fırkaya ayrılmıştır. İtikatta İmam-ı Eş’ari ve İmam-ı Matüridiye, amelde ise dört hak mezhebe mensup olan ve Kitap, Sünnet, icma-ı ümmet ve kıyas-ı fukaha denilen dört delile istinat eden Ehl-i Sünnet vel Cemaat büyük taifesi dışında kalan gruplar fark-ı dâlle (sapık fırkalar) adını alarak, itikatta ve amelde sapmış gruplara dahil olmuşlardır.
Her ne kadar geniş bir İslâm coğrafyasında İslâm dinini temsil misyonunu Ehl-i Sünnet ifa ediyorsa da, uzun bir zamandan beri sürüp gelen manevi gerileme ve bilhassa iki asırdır fen ve felsefeden gelen dehşetli dinsizlik hücumları karşısında sarsılan imanlar yüzünden ihmale uğrayan İslâmî yaşantı ve sapık fırkalara mensup olan radikal devletlerin varlığından dolayı; İslâm dininin güzelliği, nezâhet ve nezâfeti perdelenmiş olduğundan, İslâm dinini kabul etmeye müsait olan dahil ve hariçteki taliplilerine bir ürkme ve korku vermiştir.
Kur’an ve Sünnetten medet almayan ve özellikle Yahudilikten İslâma geçme hurafe fikirler ve inanışların, iman zayıflığından dolayı revaç bulması sonucu, her şeyi akıl ve mantık terazisiyle tartan bu asrın insanları, hak din olan İslâma karşı mesafeli durmayı tercih etmiştir.
1910 yıllarında kaleme aldığı Muhâkemat adındaki eserinde, İslâmiyetin mazi kıt’asını tamamen istila etmesine sekiz mani olduğunu belirten asrın manevi sahibi olan Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri; bunların da yabancılardaki taklit, cehalet, taassup ve papazların baskısı olduğunu; Müslümanlarda ise çeşit çeşit istibdadın, ahlâksızlığın, sosyal hayattaki karışıklıkların ve durgunluğa sebep olan ümitsizliğin olduğunu tespit etmekte ve bir de din ile fen ilimlerinin çatıştığı zannının sebep olduğunu söylemektedir.
Ancak; hakikati arama meyli, insan sevgisi ve insaf duygusunun gelişmiş olması sonucu, bütün bahsi geçen mânilerin ortadan kalkacağını ifade etmekte ve bu inanç ve kanaatle “Hak neşv-ü nema bulacaktır, eğer çendan toprakta gizlense.. Ve taraftar ve mültezimleri muzaffer olacaklardır, eğer çendan (her ne kadar) zaman ve zeminin merhametsizliğinden az ve zayıf olsalar.. Hem de itikadımdır ki: İstikbalde hüküm sürecek ve her kıt’asında hâkim-i mutlak olacak yalnız hakikat-i İslâmiyettir.” demektedir. (Devamı yarın)
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)
Views: 0