Yahudi âlimlerinden Abdüsselâm, Tevrat’ta vasıflarını okuduğu Kâinatın Efendisi Hazret-i Muhammed’i (asm) merak etmiş ve ziyaretine gitmişti. Fevkalâde bir yüz güzelliğine de sahip olan Hazret-i Peygamberin (asm) siması, Abdüsslâm’a öyle bir emniyet ve güven telkin etmişti ki, o anda kalbi İslâm’a ısınmış ve “Bu simada yalan yok.” diyerek derhal Müslümanlığı kabul etmişti.

Sevgili Peygamberimizin (asm) dâvâ arkadaşları olan Sahabeler için de Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de “Onların alınlarında secdeden eser vardır.”buyurmakla, başta Sahabeler olmakla beraber, bütün salih amel sahibi olan müminleri vasıflandırmıştı.

Kâinatı baştan başa süsleyen güzelliklerin dayandığı bir hakikat vardır. O hakikat Esma-i Hüsnadır. Allah’ın güzel isimlerinin nihayetsiz güzelliğidir ki, yetmiş bin perdelerden geçtiği halde bir cilvesi, kâinatı güzelleştirip emsalsiz kılmıştır. İmam-ı Gazali Hazretleri bu güzellik karşısında “Bu mükevvenatta bundan daha güzeli tasavvur bile edilemez.”demek durumunda kalmıştır.

Bahsi geçen hakikate binaen, insanı manen güzelleştiren ve özellikle simasına farklı bir güzellik kazandıran sır, iman ve amel-i salihle terbiye edilen ruhtaki güzelliktir ki, surete ve yüze akseder. Müminler bu yüzden, cemiyet hayatında herkese güven telkin eden, elinden ve dilinden başkaların emin olduğu insanlar konumundadır ve öyle olmak zorundadırlar. Aksi halde, onların yüzünden din zarar görür.

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları9

 

Views: 0