Osmanlı devletinin son dönemleri olan Tanzimatla birlikte, Avrupa’da tahsil görmüş genç nesillerdeki İslâm dinine karşı meydana gelen ilgisizlik yüzünden, iç bünyemizdeki sürtüşmeler hâlâ devam etmektedir.
Özellikle fen ilimleri okumuş, din ilimlerinden nasibi olmamış insanların, dinini yaşamak ve onun icaplarını yerine getirmek için gayret gösterenlere izafe ettikleri bağnazlık, mürteci ve tutucu gibi ifadeleri, yerden göğe kadar haksız ve insafsız bir yakıştırma ve iftiradır.
Elbette bir dine mensup olan kişi, sadece mensup olmakla kalmaz, o dinin gerekleri neyse onu icra etmeye çalışır. Bunun böyle olması gerektiğini, en bedevi ve köylü insanlar bile takdir ve kabul eder.
Asr-ı Saadette vukua gelen bir hadise buna güzel bir örnektir: Bedevi bir Arap gelir ve “Ya Resülullah! Ben din olarak İslâm’ı seçtim. Allah’ın varlık ve birliğini, senin de Onun resulü olduğunu kabul ettim. Benim için ne var?” Resul-ü Ekrem (asm) İslâm dininin beş şartını sırasıyla ve o sordukça söyler. Bunun üzerine o bedevi “Vallahi, ne bunlardan bir eksik yaparım, ne de bir fazla!” der ve döner gider. Resul-ü Ekrem (asm) sahabelerine “Eğer bu kişi söylediğini yaparsa, muhakkak cennetliktir.” buyurur.
Evet, sadece nüfus cüzdanında Dini İslâm yazmakla ve kişi kendini Müslüman kabul etmekle Müslümanlık tamamlanmış olmaz. Onun icaplarını yerine getirmek de Müslüman olduğunu söyleyen herkese farzdır. (Devamı yarın)
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)
Views: 0