(Dünden devam)
Kanuni Sultan Süleyman zamanından beri başlayan hukuk tartışmaları, Meşrutiyetin ilânıyla daha da şiddetlenmiş, günümüzde de şer’i hukuk ve medeni hukuk olarak münakaşalar hâlâ sürüp gidiyor.
Cumhuriyeti ilân edenler tarafından tefrit yapılarak, her cihetle dine muhalefet kokan bir anlayışla şer’i hukukun dışlanması, dindar kitlelerde bir tepki meydana getirmiş ve bazı kesimler “Şeriat isteriz!” diye kalkışma yapmışlardır. Halbuki, ifrat ve tefrit yerine zamanın gerekleri dikkate alınarak ıslahat yapılıp, orta bir yol bulunsaydı, bu günkü karmaşa ve kargaşalar çoktan halledilmiş olurdu. Fakat, cumhuriyeti şeriata, şeriatı cumhuriyete aykırı zanneden iki farklı yaklaşım, maalesef bu kör dövüşünü devamlı sürdürüyor.
Yaşadığı dönemde meşrutiyet denilen parlamenter sisteme, meşruiyet ünvanıyla sahip çıkan, şeriat namına onu alkışlayan ve istibdat idarelerinin alternatifi olduğunu bilerek, hürriyet-i şer’iyenin kaynağı olan parlamenter sistemi ümmete telkin eden Bediüzzaman Hazretleri “Bunu da cidden söylüyorum: Eğer, meşveret (meşrutiyet yönetimi) şeriattan bir parmak müfarakat ederse (ayrılırsa), eski hal (mutlakiyet idaresi) yüz arşın ayrılmıştır.” demiştir. Sorulan “Neden?” sualine ise cevap olarak: “Bir ince teli, rüzgâr her tarafa çevirebilir. Fakat içtima ve ittihat ile hasıl olan hablü’l metin ve urvetü’l- vüska (kopmaz halat) değme şeylerle tezelzül etmez (sarsılmaz). İcma-ı ümmet, şeriatta bir delil-i yakînidir. Rey-i cumhur, şeriatta bir esastır. Meyelan-ı âmme (kamuoyu) şeriatta muteber ve muhteremdir. İşte bakınız: Eski padişahların iradesini, Ermeni rüzgârı ve ecnebi havası veya vehmin vesvesesi esmekle çevirebilirdi. O da sükûta (susturmaya) rüşvet-i maneviye olarak, bir çok ahkâm-ı şeriatı feda ediyordu. Şimdi kapı açıldı; fakat tamamı ileride. Üç yüz (şimdi altı yüz milletvekili) ârâ-yı mütekabile (zıt fikirler), hak ve maslahattan başka bir şey ile musalâha etmez veya sükût etmezler. Hak ve maslahat ise, şeriatta esastır. Demek şeriatı isteyenler iki kısımdır: Biri, muvazene ile zarureti nazara alarak, müdakkikâne meşrutiyeti şeriata tatbik etmek istiyor. Diğeri de, muvâzenesiz, zâhirperetâne, çıkılmaz bir yola sapıyor.” (Münâzarât s. 40) (Devamı yarın)
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)
Views: 0