Yapılan dâvet üzerine Diyarbakır’a gitmek üzere Ankara Esenboğa hava alanına ulaşıp uçağa bindiğimde, elimdeki bilete göre yerim uçağın en sonundaki koltuk görünüyordu. Niyet halis olunca, mutlaka orada anlatmak arzu ettiğim hakikatlere muhtaç olan insanlar olmalı, diye düşünerek ilerledim.

Birbirine benzeyen iki genç benim koltuğumda oturuyorlardı. Biri otuz, diğeri otuz beş yaşlarında görünüyordu. Hayırlı yolculuklar diledim. Teşekkür ettiler. Ercan ve Ekrem kardeşler biraz düşünceli, hatta sıkıntılı görünüyorlardı. Meğer babalarının hasta olduğu haberiyle memleketlerine gidiyorlarmış. Bir saat boyunca hastalık, ölüm, kabir, âhiret ve ibadet üzerine sohbet ettik. Gazetem ve bir kitabı da imzalayarak hediye edip, telefonumu da vererek babalarının durumu hakkında bilgi vermelerini istedim. Çalıştıkları Alanya’da bulunan bizim arkadaşların telefonlarını da verdim ve onlarla görüşmelerini tavsiye ettim. Tekrar buluşmak dileğiyle vedalaştık.

Diyarbakır hava alanında bizi dâvet eden Ahmet, Celal, Mustafa, İrfan ve Hasan kardeşlerle buluştuk. Yarım saat gecikmeli kalkan uçak yüzünden, Cuma namazını kaçırdık düşüncesiyle üzülüyordum. Yakında bulunan Veysel Karani Camiine acele ile gittiğimizde, imam hutbeden son ayetleri okuyordu. Son derece sevinmiştim. Böylece, Cuma namazımızı huzur içinde kıldık. Hasan kardeşin evinde bir müddet kaldıktan sonra, akşam dersine kadar Diclekent semtini dolaşmaya başladık.

Diclekent, yeni ve modern bir yerleşim merkeziydi. Lüks villaların da bulunduğu bu semtte, her taraf yüksek ve kaliteli apartmanlarla doluydu. Bu semtte, adını başka bir yerde duymadığım camiler de yapılmış ve bir kısmının inşaatı devam ediyordu. Mustafa Uzun adında gayretli bir Nur Talebesi, hayatını bu işe vakfetmiş. Belediyeye ait nerede bir cami arsası varsa, bilgisayar kursundan aldığı mimari proje tecrübesiyle caminin planını çiziyor, kendi maddi imkânlarıyla başlatıyor ve onun inşaatı devam ederken, başka bir caminin inşaatını başlatıyor. Allah böyle gayretli insanların sayısını arttırsın ve onlardan razı olsun, amin.

İlk ziyaret ettiğimiz yer, Diclekent Camisiydi. Kubbeli ve çift minareli mükemmel bir camiydi. İkinci ziyaret ettiğimiz Cebel-i Nur Camisiydi. Üç katlı ve dört bin kişi kapasitesi vardı. Yol üstünde giderken gördüğümüz Gavs-ı Geylani Camisi. Diğeri, Bediüzzaman Camisi. İmamlığını yapan Abdurrahman Hoca, cami hakkında bir hayli bilgi verdi. Öbür tarafta, Hazret-i Mehdi Camisi. Böyle cami ismi sadece orada vardı. İnşaatı devam ediyordu. Muazzam bir camiydi. Bu camilerin hepsinde Mustafa uzun Ağabeyin teşebbüsü söz konusuydu. Allah ondan ebediyen razı olsun. (Devamı yarın)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)

Views: 0