Siyaset

DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ- 2

(Dünden devam)

Asr-ı Saadetteki uygulamalar açısından bakıldığı zaman; adaleti ve eşitliği, temel insan hak ve hürriyetlerini, kul hakkını, emanetin ehline verilmesini, kanunen cezalandırmaktan başka herkesin meşru hareketlerinde şahane serbest olmasını, ne fertlerin ve ne de iktidarların kimseye istibdat yapmamasını temin eden İslâmî devlet modeliyle, modern zamanlarda gündeme gelen demokratik hukuk devleti anlayışında çok büyük benzerlik ve mutabakatlar olduğu görülür.

Kur’an ve Sünnette, sınırları belirlenmiş ve dışına çıkılması yasaklanmış bir devlet yönetim modeli ortaya konulmayıp serbest bırakılmıştır. Milletlerin hür iradeleriyle, ana hatları belli olan temel değerler çerçevesinde, kendi devlet yapılanmalarına imkân verilmiştir. Asr-ı Saadet de örnek olarak insanlığın önüne konulmuştur.

Bahsi geçen mutabakatlar çerçevesinde, tecrübeler ve uğrunda bedeller ödenerek gelinen demokratik hukuk devleti kavramıyla, on dört asır önce  uygulaması yapılan İslâmî hukuk mantığına insanlık yeni ulaşıyor. Yani, Asr-ı Saadet on dört asır geriden takip ediliyor.

İslâm hukukuna göre, fert planında bakıldığında ibadet ve inanç hürriyeti en mükemmel mertebededir. İbadet bir kalp işidir. Kalbe dışarıdan yapılan bir müdahale olamaz. Onun için, ayet-i kerimeye göre dinde zorlama yoktur. Farklı dine mensup olan insanların, inancını ve dinini terk etmesi için baskı yapılamaz. İnsan, yalnız Allah’a kul olur. Başkasına kulluk olmaz. Bu anlayış, insan hürriyetlerinin zirve noktasını teşkil eder. İslâm dini bunu temin etmiştir.

Bir ülkede en vazgeçilmez hak, muhtelif alanlardaki hürriyet anlayışıdır. İslâmî yönetim ve hukuk anlayışında, hürriyetler ve sosyal dayanışma teminat altına alınmıştır. İman etme hürriyeti tercihini, bir hak olarak Allah kullarına tanımıştır. Bir başkası bu inanç hürriyetini ortadan kaldıramaz. İslâm hukuku, bir azınlığın inandığı gibi yaşama hakkını teminat altına alır. İslâm tarihi boyunca yapılan uygulamalar buna delildir.

İslâm hukukunda herkesin yaşama hakkının sağlanması, nefsin, neslin, aklın, malın ve dinin korunması, en önemli konular ve haklar arasındadır. İslâm dinindeki had cezaları, bu hakları korumak içindir.

Yine İslâm dininde, beraat-i zimmet asıldır. Yani bir insanın suçsuz ve borçsuz olduğu kabul edilmiştir. Ta ki aksi ispat edilene kadar. Yine İslâm dininde, mahkeme açık yapılır. Gizli muhakeme ve yargılama yapılamaz. Kimsenin kimseye zulüm yapmasına izin verilmez. Yine İslâm dininde, sosyal güvence ve yardımlaşma cihetinde zekât ve sadaka kuruluşları, yardımlaşma sandıkları ve diğer bağışlar vardır.

Netice; demokratik hukuk devleti kavramıyla, İslâm hukuku arasında bir mukayese yapıldığında, İslâm dininin önde olduğu anlaşılır. Müslüman bilinen devletlerin uygulamadaki yanlışlarıyla, İslâm hukuku mahkûm edilemez. Bu itibarla, demokratik hukuk devletinin temel kaideleriyle, İslâm hukuku ciddi olarak araştırılıp, örtüşen cihetleri ön plana çıkarıp bir mutabakat sağlanmalıdır. Böylece, ne din adına demokratik hukuk kuralları ve ne de onlar adına İslâm hukuku dışlanmamış olur ve ilim zemininde gerçekçi bir mutabakat ve barış temin edilmiş olur.

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)

Reklam

Yorum Yap