Tarih boyunca büyük dâvâlar, dâvâsı uğrunda ölüm de dahil her şeyi göze alabilen ve değil dünyasını, âhiretini bile fedâ edebilecek kadar yüksek bir fedakârlık duygusunu yaşayabilenler üzerinde yükselmiş ve gelecek nesillere intikal etmiştir.
Peygamberler tarihinde bu fedakârlıkları bütün peygamberlerde gördüğümüz gibi, fedakârlık, sebat ve metanet gibi yüce hasletlerin en kemâl mertebede, Kâinatın Efendisi Hazret-i Muhammed’de (asm) müşahede ederiz.
Etrafındaki büyük devletlerin dinleri, filozofların hikmetleri, hatta kavim ve kabilesi ve amcası onun dinine muarız ve düşman iken; tek başına ortaya çıkan ve yepyeni bir dini âleme ilân eden o büyük insan, ne yapılan dehşetli tehditlere ve ne de cazip tekliflere aldırış etmeden yoluna devam etmiştir.
Ebu Taibe “Vallahi amca! Sağ elime güneşi, sol elime ayı koysalar, ben bu kudsi dâvâdan bir adım geri adım atamam. Ya bu dini bütün dünyaya Allah’ın izniyle hâkim kılarım ya da ben bu yolda ölürüm.” diyen ve inandığı dâvâsını ve İslâm dinini kısa bir zamanda âleme hâkim kılan o son Peygamber (asm), tebliğde ve insanları hakka dâvette öyle bir metanet, celâdet, sabır ve sebat göstermiş ki, kendinden sonra gelen bütün ümmetine en mükemmel bir imam ve rehber olmuştur. Asr-ı Saadetten günümüze kadar gelen bütün İslâm mücahitleri, bütün feyizlerini oradan alıyor ve almaya devam ediyorlar.
Emsali olan diğer mücedditler, imamlar ve kutuplar gibi, Bediüzzaman Hazretleri de, Peygamber Efendimizi (asm) adım adım takip ediyor, onun açtığı Kur’an ve Sünnet caddesini ihya etmeye çalışıyordu. Fakat, bu çok çileli, meşakkatli ve zahmetli bir yoldu. İman ve inkâr mücadelesi bütün şiddetiyle devam ediyordu. Küfür cephesi dinsizliğini fen ve felsefe cihetinden kusuyordu.
Avrupa ve Rusya’dan gelen bu cereyan radyasyon felâketinden daha tehlikeliydi. Zira, insanların dünya saadetleriyle birlikte, ebedi saadetini de mahvediyordu. Bu cereyan ülkemizi de sarmıştı. O günün şartlarında devlet bütün gücüyle bu cereyana sahip çıkıyor ve maarif eliyle yaygınlaştırmaya çalışıyordu. Bilhassa yeni yetişen nesiller kıskaca alınmış ve maneviyat ve mukaddesatları büyük çapta onların dünyalarında mahvedilmişti.
Münafıklık perdesi altında ve aldatmakla iş gören bu Süfyanî zihniyet, manen ülkenin altını üstüne çevirmiş ve milletin bin yıllık geçmişiyle olan bağlarını koparıp atmıştı. İnsanların nefsânî ve şehvanî arzularına hitap eden yalancı cennetleriyle çok taraftar toplamıştı. Bu gün manevi değerlerine savaş açanlar, dinle hiç bir bağı olmayan o cereyanın zehirli meyveleridir. (Devamı yarın)
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)
Views: 1