Osmanlı Devletinin ilk zamanlarında payitaht olarak başkentlik yapan Bursa ili, Osman Gazi, Orhan Gazi, Yıldırım Beyazıt ve 1. Mehmet Çelebi gibi gerçek sultanları bağrında barındırıyordu.

Mâneviyatı çok yüksek olan bu sultanlar, dinin emir ve yasaklarına en üst derecede riayet ediyor, İslâm dininin yayılması ve Allah’ın adının yücelmesi için her türlü fedakârlığı göstermekten çekinmiyorlardı. Her birinin bir tepede türbesi bulunan bu inançlı ve kahraman insanları, vefa duygusuna sahip olan milletimiz hiç bir zaman unutmamış ve Bursa’ya bir şekilde gelmiş olanları mutlaka ziyaret ederek, onların ruhlarına Fatihalar okumaya devam etmişlerdir.

Bursa’da, gerçek sultanların yanında mâneviyat sultanları da vardır. Emir Sultan, Üftade Hazretleri ve kerameti açığa çıkınca Bursa ilini terk ederek,  Aksaray’a veya Malatya’nın Darende ilçesine yerleşen Somuncu Baba gibi daha niceleri..

Aslen Buharalı olan Emir Sultan, Moğol istilasında maiyetiyle birlikte Medine-i Münevvere’ye yerleşmek için gelir. Ancak, rüyasında Peygamber Efendimiz (asm) ona “Senin yerin burası değil. Yarın sen yola çık. Sana rehberlik eden bir ışık göreceksin. O ışık nerede sönerse, senin mekânın orasıdır.” diye emreder. Emir Sultan o ışığı takip ederek Bursa’ya kadar gelir ve yerleşir. Rüyasında, devrin sultanı olan Yıldırım Beyazıt’ın kızı gösterilip onunla evleneceği bildirilir. Aynı rüyayı, Yıldırım Beyazıt’ın kızı da görür. Emir Sultan, Yıldırım Beyazıt’a elçiler göndererek kızına talip olur. Fakat, Yıldırım Beyazıt “Benim bir dervişe verilecek kızım yok.” diyerek, kabul etmez.

Bir zaman sonra, İstanbul’u kuşatan Yıldırım Beyazıt, Bizanslıların yardım istemesiyle oluşturulan Haçlı ordularının kuşattığı Niğbolu Kalesini kurtarmak üzere, Osmanlı ordusunu çok kısa bir sürede Niğbolu’ya ulaştırır. Bunun üzerine kendisine Yıldırım ünvanı verilir. Haçlıların çemberini yararak, Niğbolu Kalesinin duvarlarına kadar gelen Yıldırım Beyazıt “Doğan bey! Doğan bey! Bre Doğan bey!” diye haykırarak geldiğini haber verir. Haçlı askerleri tarafından sarılıp öldürülmeye çalışıldığı sırada, kahramanca kendini müdafaa eden Yıldırım Beyazıt’ın yanında birden bir genç peydah olur ve Haçlı ordusunu çil yavrusu gibi dağıtır. Bir ara koynundan çıkardığı bir mendil ile Yıldırım Beyazıt’ın yaralı kolunu sarar ve çemberi yararak Sultanın kurtulmasını sağlar.

Savaş bittikten sonra, Yıldırım Beyazıt o gencin ölü veya diri bulunmasını emreder. Fakat, o gençten hiç bir eser yoktur ve kaybolmuştur. Savaş dönüşünde, saray halkına bu ilginç olayı anlatırken, sağ elinde sıkıca tuttuğu şeyin ne olduğunu kızı Yıldırım’a sorar. O da, bahsettiği gencin yarasına sardığı mendil olduğunu söyler. Kızı, o mendili görünce gülümser. Babası niçin güldüğünü sorunca, Emir Sultan’a kendisinin gönderdiği mendil olduğunu söyler. Bunun üzerine olay anlaşılır ve Yıldırım Beyazıt kızını Emir Sultan’a nikâhlar. (Devamı yarın)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)

Views: 0