Hazret-i Âdem (as) zamanından beri sürüp gelen iman ve inkâr mücadelesi, Âhirzaman Peygamberi Hazret-i Muhammed (asm) döneminde en şiddetli zamanını sergiliyordu. Semavî vahye kulak vermeyen insanlığın, sapık inanç ve âdetlerinin en vahşi ve en çirkin şeklini cahiliye devrinin Arapları yaşıyor, sımsıkı bağlı oldukları âdet ve batıl inançlarına muhalefet eden İslâm dinine karşı amansız bir mücadele veriyorlardı.
Arabistan çöllerinde Yalnız başına ortaya çıkan Kâinatın Efendisi (asm) “Allah’ın izniyle ya ben bu dini dünyaya hâkim kılarım, ya da bu yolda ölürüm.”diyerek, çelik gibi bir irade ve metanetle müşriklere karşı direniyor ve dâvâsını sebatla tebliğ etmeye devam ediyordu.
İlk zamanlar yalnızdı. Muhterem eşi Hazret-i Hatice (r.a.) en yakın destekleyicisi ve ilk inanan kişi olmuştu. Sonra, peygamberlik öncesi çok iyi dost olduğu arkadaşı, Hz. Ebubekir’e peygamberliğini duyurmayı ve İslâm dinini tebliği etmeyi uygun bulmuştu. Zira o, yumuşak huylu, güzel ahlâklı ve çok anlayışlı biriydi. Erkeklerden herkesten önce dini ona duyurmuş, o da tahmin ettiği gibi tereddütsüz kabul etmişti. Sonra azatlı kölesi Zeyd bin Harise ve çocuklardan Hz. Ali (r.a.) İslâm’ı kabul etti. İşte beş kişi olmuşlardı.
Gizlice yapılan bu tebligattan haberdar olan Kureyş müşrikleri, atalarının gittiği yoldan kendilerini döndürmeye çalışan ve taştan, ağaçtan yaptıkları heykel ve putlara ibadetten vazgeçirip, tek Allah inancına dâvet eden bu yeni dinin mensuplarına kan kusturacak, akıl ve hayale sığmayacak işkencelerle dünyayı onlara dar edeceklerdi. Fakat iman gücünün karşısında zorbalık sökmeyecek, eninde sonunda İslâm dinine teslim olmak zorunda kalacaklardı.
İşte, iman ve inkâr arasında kıran kırana bir mücadelenin yaşandığı, ortalığın toz duman içinde olduğu o atmosferde birisi vardı ki, hep müşriklerden münasip olanları buluyor, halin icabına uygun olarak tebliğ hizmetini yapıyor, birer birer uğraşmakla yaptığı çalışmalarının neticesini alıyordu. O zat, Sevgili peygamberimizin (asm) en yakın arkadaşı Hazret-i Ebubekir’den (r.a.) başkası değildi. Onun sayesinde en meşhur altmış kadar insan Müslümanlığı tercih etmişti. Yaptığı zordu ve uzun vadeliydi fakat netice alıcıydı. Diğer sahabeler de, aynı usulle eş-dost, hısım-akraba münasebetlerini değerlendirerek, İslâm dininin hızla yayılmasını sağlamışlardı. Birebir çalışma, umulandan daha fazla sonuç vermişti. Âhirzamanda İslâm dinine hizmet edenlerin, bu tarz çalışmalardan alacağı çok dersler vardır.
asyanur.info samicebeci.net