Âhiret hayatını yok sayıp ya da boş verenler, dünyanın zevk ve sefasını sürüp, tadını çıkarıyor gibi zannedildiği halde, onlar gerçekte manevi bir cehennemin yakıcı atmosferinde kıvranan zavallılar güruhudur. Zira “Zail, yalancı bir cennette cismi bulunan ve kalbi, ruhu cehennemde azap çeken bir insana mesut denilebilir mi?” (Lem’alar s 120)

Halbuki “İnsan, bu dünyaya yalnız güzel yaşamak için ve rahatla ve sefâ ile ömür geçirmek için gelmemiştir. Belki azim bir sermaye elinde bulunan insan; burada ticaret ile, ebedi, daimî bir hayatın saadetine çalışmak için gelmiştir. Onun eline verilen sermaye de ömürdür.” (Lem’alar s. 207)

Evet, dünyanın ve kâinatın mahiyetini ve hayatın gayesini bilmeyen gafil insanlar, dünyayı daimi ve kendilerini de ölümsüz ve ebedi hayal ettiklerinden, hem kendilerini azap içinde bırakırlar, hem de inananları sıkıntıya sokarlar.

Kimileri rütbesine, kimileri makam ve mevkisine güvenerek, dinsizce fikirleri yüzünden, müminlere hayatı çekilmez bir hale getirirler. Onların din dışı anlayışlarının icabı olarak, Müslümanca hayatlarının sembolü olan namazı, tesettürü, sakalı ve sair değerlerine, çeşitli bahaneler perdesi arkasından hücum ederler.

Fakat, her fâni gibi bir gün hayatlarını kaybedip, bütün rütbe ve mevkilerinden sıyrılmış olarak, her fırsatta  müminlere sıkıntı vermeyi kendilerine zevk vesilesi yapan bedbahtlar, yine inananların önüne tabut içinde gelir, onların kıldıkları cenaze namazlarıyla, bu yalancı cennetlerinden çıkarılıp, cehennemin en aşağı derecelerine atılırlar.

Evet, her insanın bu fâni hayatının sonunda şairin dediği gibi, musalla taşında bir namazlık saltanatı vardır. Gerisi boş bir avunma ve oyalanmadan başka bir şey değildir.

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları)