Bu dünyada Allah’a ve âhirete inanan, diğer iman rükünleriyle birlikte emir ve yasaklara riayet ederek hayatını yaşayan müminler, Allah’ın sınırsız lütuf ve kereminden ihsan edeceği cennetlerde, sonsuza kadar istifade edeceklerdir. Bu, Allah’ın mümin kullarına bir vaadidir ve Allah vaadine muhalefet etmez.
Bazı müminlere beş yüz sene genişliğinde bir cennet verileceği hadis-i şeriflerde haber verilmiştir. Bunun ne anlama geldiğini izah eden Bediüzzaman Hazretleri şu açıklamayı yapar: “Her bir mümin için binler kasır (saray) ve hurileri ihtiva eden has bahçesinden başka, umumi cennetten, beş yüz sene genişliğinde birer hususi cenneti vardır. Derecesi nispetinde inkişaf eden hissiyatıyla, duygularıyla, cennete ve ebediyete lâyık bir surette istifade eder. Başkaların iştiraki, onun malikiyetine ve istifadesine noksan vermedikleri gibi, kuvvet verirler. Ve hususi ve geniş cennetini ziynetlendiriyorlar.” (Lem’alar s.385)
Cennet ehli, bu dünyadan âhirete gönderdiği sevaplar nispetinde inkişaf eden duygu ve azalarıyla, burada bir saatte istifade ettiği bir seyrangâh yerine, cennette bir saatte bir senelik bir mekândan aynı istifadeyi eder.
Cennete giden müminlerin vücutları ruh kuvvetinde ve hayal sür’atinde olacağından ve bir anda binler yerde ve binler hurilerle bulunabileceğinden, has bahçe ve saraylarından başka beş yüz sene genişliğindeki umumi cennetten, diğer müminlerle birlikte istifade etmesi akla ve mantığa uygun bir neticedir. Milli parklardan aynı anda binler insanın istifade etmesi gibi.
Bununla birlikte, bu küçücük aklımızın terazisiyle, cennette gerçekleşecek bu hakikatler tartılmaz. Dünyevi ölçülerle cennet âlemi kıyaslanmaz. Mühim olan, Allah’ın rızasını kazanarak cennete girebilmektir. Allah, cümlemizi kaybedenlerden değil, kazananlardan eylesin, âmin.
www.asyanur.info