“Kırk sene ömrümde, otuz sene tahsilimde dört kelimeyle dört kelâm öğrendim. Kelimelerden maksat; mânâ-yı harfi, mânâ-yı ismi, niyet, nazardır. Şöyle ki: Ceanab- Hakkın masivasına (kâinata) mânâ-yı harfiyle ve Onun hesabına bakmak lâzımdır. Mânâ-yı ismiyle ve esbap (sebepler) hesabına bakmak hatadır.”diyen Bediüzzaman, her şeye mânâ-yı harfiyle ve Allah hesabına bakıyor ve baktırıyor. Allah namına, ibret gözüyle bakılan her şey ibadet, Allah’tan bağımsız ve tabiat namına bakılan her şey ise dalâlete sebeptir.
İnsanların büyük çoğunluğu zâhire müpteladır. Bu yüzden hataya düşerler. “Onlar, sadece bu dünya hayatının dış yüzünü bilirler.”mealindeki Rum Suresinin 7. ayeti bu hakikati haber verir. Halbuki, pencereye bakmakla, pencereden bakmak aynı şey değildir. Pencereye bakan, camda olanları görür. Pencereden bakan ise, camın arkasında görünen güzellikleri temaşa eder. Allah’ın yarattığı varlıklar pencere gibidir. Onlara yüzeysel değil, hikmet ve ibret gözüyle bakarak Sanatkâr görülmeli ve onlarda tecelli eden Allah’ın güzel isimleri seyredilmelidir. Bu bakış açısı imanı netice verir. İman dahi ebedi saadeti kazanmayı temin eder.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları)