Uçsuz bucaksız kâinat içinde, milyarlarca yıldızdan meydana gelen Samanyolu galaksisinde, güneşe bağlı bir gezegen olan şu dünya üzerinde; canlı, akıllı ve nihayetsiz kabiliyetlerle donatılan insan, kâinat ağacının şuurlu bir meyvesi, Allah’ın en sevdiği mahluku ve külli bir kullukla vazifeli olması itibariyle, eşref-i mahlukat ünvanını almıştır.
Fıtraten kendini yaratan Rabbine perestiş eden ve sayısız nimetlerle kendini besleyene sonsuz minnet hissi taşıyan ve nihayetsiz bir muhabbet kabiliyetiyle, Kâinatın Sahibine muhatap olabilen insan nev’ine verilen ve onun kalbine yerleştirilen kâinat çapındaki sevgi hissini, sadece onu verene tahsis etmek ve her şeyi O’nun nâmına sevmek için verilmiştir.
Muhabbet hissinin bu maksatla verildiğini, hem de Cenab-ı Hakkın varlığının en önemli delili olduğunu belirten Bediüzzaman Hazretleri ” Hem kâinat kalbindeki ciddi aşk, bir mâşuk-u lâyezaliyi gösterir. Evet, ağacın mahiyetinde olmayan bir şey, esaslı bir surette meyvesinde bulunmadığı delâletiyle, şecere-i kâinatın (kâinat ağacının) hassas meyvesi olan nev-i insandaki ciddi aşk-ı lâhuti (İlâhî aşk) gösterir ki, bütün kâinatta – fakat başka şekillerde- hakiki aşk ve muhabbet bulunuyor. Öyle ise, kalb-i kâinatta bulunan şu hakiki muhabbet ve aşk, bir Mahbub-u Ezeliyi (Ezelî sevilmeye lâyık olan Zâtı) gösterir.” (Sözler s 620) tespitini yapmaktadır.
Enbiyaları, evliyaları, ana babayı, evlatlarını, gençliğini, baharı, dünyayı ve sevdiği her şeyi; Allah hesabına ve Onun nâmına seven her bir mümin, netice itibariyle bütün muhabbetlerini Allah’a yöneltip, Ona tahsis etmiş olur. Böylece, Allah’ın Samed isminin aynası olan kalbin içine yerleştirilmiş olan muhabbet hissini, yerinde ve doğru istkamette sarf etmiş olur. “Yerinde sarf edilmeyen bir muhabbet-i gayr-ı meşruânın neticesi, merhametsiz bir azap çekmektir.”kaidesine dahil olmaktan kurtulur.
“Şu nihayesiz muhabbetler, nihayetsiz bir kemal ve cemal sahibine mahsustur. Ne vakit hakiki sahibine verdin, o vakit bütün eşyayı O’nun nâmiyle ve O’nun âyinesi olduğu cihetle ızdırapsız sevebilirsin. Demek, şu muhabbet doğrudan doğruya kâinata sarf edilmemek gerektir. Yoksa, muhabbet en leziz bir nimet iken, en elim bir nikmet (nimetin zıddı) olur.” (Sözler s. 322) tespitleri bu hakikati ifade eder.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları)
Views: 0