ÂHİRET İŞLERİ NASIL GİDİYOR?
Ahiret

ÂHİRET İŞLERİ NASIL GİDİYOR?

Âhirzaman şartları içinde hızlı bir hayat yaşayan insanların çoğunun, öbür âlemi düşünmeye bile vakitleri olmadığı gözlemleniyor. Hatta, bunları düşünmeye dâvet edenlere bazıları akıl vermeye kalkıyor. “Bu meselelere fazla akıl yorma, derine dalma. Yoksa kafayı üşütürsün.”diyorlar. Hâlbuki, kimse kimsenin âhiretini kazanıvermez. Herkes orada yaptıklarının karşılığını bulacaktır. Bir gün Sevgili Peygamberimizin (asm) “Ya Fatıma! Sakın ola ben bir peygamber kızıyım diye bana güvenmeyesin. Kendi elinle ne amel götürebileceksen ona bak!”demesi, bahsini ettiğimiz hakikatin önemli bir belgesidir.

Ara sıra uğradığım bir esnafa bir gün sordum: “Âhiret işleri nasıl gidiyor?” Önce şaşırdı. Böyle bir soru beklemiyordu herhalde. Çünkü herkes dünya işlerinin nasıl gittiğini soruyor ve kısaca “İşler nasıl?”diyordu. Sorunun ciddiyetini anlayınca mahcup bir eda ile “Maalesef Hocam! Âhiret işlerim hiç iyi gitmiyor. Kendimi toparlamak istiyorum ama bir türlü başaramıyorum. Yaşım kırka dayandı. Çoluk çocuk sahibi oldum. İşim gücüm yerinde. Sür’atle öbür tarafa doğru yaklaşıyorum ama nafile. Fakat ne yapacağımı ve nasıl toparlanacağımı bilemez bir haldeyim.”dedi. Kendisine usulü dairesinde bazı hakikatleri söylemeye çalıştım ve Küçük Sözler kitabını hediye ettim. Bu kitapların beraberce okunduğu sohbet toplantılarına dâvet ettim. İnsanı, içinde bulunduğu toplumun olumlu tavır ve yaşantıları etkilediğini söyledim. Dâvetimi kabul etti. Zaten, kime iman ve İslâm hakikatlerini söylesek ve o hakikatlerin müzakere edildiği sohbetlere dâvet etsek kimse hayır demiyordu. O zaman, şuurlu ve gayretli dâvâ adamlarına büyük iş düşüyor. İman hizmetiyle meşgul olan böyle fedakârlar topluluğunu da engellemek şöyle dursun, tam tersine desteklemek, vicdanlı insanlar üzerinde bir borçtur.

Bu gerçeğin önemini dile getiren Bediüzzaman Hazretlerinin tespitlerini burada hatırlamalıyız: “Evet, insanı dünyaya çağıran ve sevk eden esbap (sebepler) çoktur. Başta nefis ve hevası ve ihtiyaçları ve havassı ve duyguları ve şeytanı ve dünyanın sûrî tatlılığı ve senin gibi kötü arkadaşları gibi çok daileri (çağırıcıları) var. Hâlbuki, bâki olan âhirete ve uzun hayat-ı ebediyeye dâvet eden azdır. Eğer sende zerre miktar bu bîçare millete karşı hamiyet varsa ve ulüvv-ü himmetten dem vurduğun yalan olmazsa, hayat-ı bâkiyeye dâvet eden azlara imdat etmek lâzım gelir. Yoksa, o az daileri susturup çoklara yardım etsen, şeytana arkadaş olursun.” (Lem’alar s. 304)

asyanur.info

Reklam

Yorum Yap