Kâinatın Efendisi Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed’in (asm)doğumunun, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan Kutlu Doğum etkinlikleri ülkemizde bir gelenek haline geldi. Sevgili Peygamberimizi (asm) her cihetle ele alan çeşitli konferans ve paneller düzenleniyor. Bu güzel geleneğin kıyamete kadar devam etmesini Cenab-ı Haktan niyaz ediyoruz.

Yeni Asya camiası olarak bu etkinliklere bizler de katkıda bulunuyoruz. Çeşitli il ve ilçelerde düzenlenen konferans programları toplumla paylaşılıyor ve anlatılan kudsi hakikatler ilgiyle takip ediliyor. Bu vesileyle biz de  Adana ve Antakya illerinde konferanslar verdik. Adana’nın çok amaçlı bir bina olarak inşa ettikleri dokuz katlı hizmet merkezi, gerçekten Adana’ya yakışır ve ihtiyaca cevap verir ihtişamlı bir mekândı. En son katını geniş bir konferans salonu olarak tanzim etmişlerdi. Salonun genişliği, dışarıdan gelecek yeni insanları dâvet etmeye vesile oluyordu.

Kapalı devre televizyon tesisatı ile asma katta hanım kardeşler de  programı rahatlıkla izleyebiliyordu. Cuma akşamı salon tamamen dolmuştu. Soru ve cevap bölümü ile birlikte iki saate yaklaşan konferansı herkes dikkatle takip ediyordu.

Hazret-i Muhammed ‘i (asm) en güzel bir tarzda ve peygamberlik cihetiyle tanımak durumundaydık. Bediüzzaman Hazretleri, Sevgili Peygamberimizi (asm) beşeriyet cihetiyle değil, manen erişilmez bir noktada olan manevi şahsiyetiyle nazara veriyordu. Onun hayatını anlatan yazarlardan çok farklı bir noktaya nazarları çeviriyordu.

Hazret-i Muhammed (asm), kâinat ağacının en son ve en mükemmel meyvesiydi. Kâinat henüz yok iken Allah’ın yarattığı ilk varlık Onun nuruydu. O nurdan kâinatın ilk maddesi yaratılmış ve büyük bir patlamayla gördüğümüz kâinat o maddeden meydana getirilmişti. Hazret-i Muhammed (asm), Allah’ın habibi ve en sevdiği kulu idi. O yaratılmayacak olsaydı, kâinat ve âhiret âlemleri de yaratılmış olmayacaktı. Onun peygamberliği bu imtihan dünyasının açılmasına vesile olduğu gibi, kulluğu ve duası dahi âhiret âlemlerinin icadına  sebepti. Kâinatın yaratılışındaki İlâhi gayeleri, Kur’an lisanıyla anlatarak anlamsız bir kitap olmaktan kurtaran o idi. “Ben neyim? Nereden geliyorum ve nereye gideceğim? Bu dünyada vazifem nedir? Ölümden sonra başımıza ne gelecek?” gibi soruların cevabını da O veriyordu. Hazret-i Muhammed(asm) yüksek ahlâkı tamamlamak için gönderilmiş bir peygamberdi. Allah’ın Kur’an- ı Kerim’de övdüğü bütün yüce hasletler  en kemâl mertebede onun şahsında toplanmıştı. Onu, Allah terbiye etmiş ve en güzel bir tarzda edeplendirmişti. O, rahmet peygamberiydi. Allah ona “Seni ancak âlemlere rahmet olsun diye gönderdik.” şeklinde hitap ediyor ve “Biz seni bütün insanlara bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik fakat insanların çoğu bilmezler.” ferman ediyordu. Allah katındaki en son makam olan Makam-ı Mahmud ona aitti. Ondan daha ileri makam yoktu. O, şefaat-ı uzma sahibi idi. Mahşer günü herkes, hatta peygamberler bile kendi derdine düştüğü dehşetli bir zamanda yine ümmetinin imdadına koşacak ve müminlere şefaat edecekti. Onun şefaatine mazhar olmanın yolu da, Onun sünnet-i seniyesine sımsıkı sarılmaktan ve yaşamaktan geçiyordu. Konferans bu minval üzere sürüp gitti. (Devamı yarın)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)

Views: 0