Takva Zırhı Ve Günahlar
İman ve İbadet

Takva Zırhı Ve Günahlar

Zariyat Suresi 56. âyetinde “Ben, cinleri ve insanları yalnız beni tanısınlar ve ibadet etsinler diye yarattım.”buyurarak, insanları imtihan edilmek üzere bu dünya denilen imtihan meydanına gönderdiğini haber veren Cenâb-ı Hak, diğer bir âyetin ifadesiyle “Hanginizin ameli daha güzel olacak diye ölümü ve hayatı yaratan O’dur.” (Mülk Suresi âyet:2)ferman etmektedir.

Akıl, gazap ve şehvet kuvveleriyle teçhiz edilen her insan, günah işlemeye müsait bir fıtratta yaratılmıştır. Ancak peygamberler bundan müstesnadır. İsmet sıfatından dolayı onlar Allah’ın koruması altındadırlar. Bunların dışında her insan günah işleyebilir. Mühim olan günahta devam etmemek ve çabuk tövbe etmek gerekir. Allah’ın, Tevvap ve Gufran isimleri günahların vücudunu ister. “Muhakkak Allah, çok tövbe edenleri ve çok temiz olanları sever.”âyeti bu mânâlara işaret eder. Eğer yeryüzünde insanlar hiç günah işlemeyecek hâle gelselerdi bile, Allah yeni insanlar yaratıp, yine onların günahlarını bağışlamaya devam ederdi.

Eski zamanlarda bilinmeyen, şimdi ise her çeşit günahların bin cihetten insanın etrafını sardığı dehşetli âhirzaman şartlarında yaşıyoruz. Kâinatın Efendisi Sevgili Peygamberimizin (asm), kıyamete yakın âhirzamanda insanların işleyecekleri günahların dehşetinden sahabelerine bahsettiği zaman, bütün sahabeler o zamanın şer ve fitnelerinden Allah’a sığınmışlar. “Bizleri âhirzamanın şerlerinden, deccal ve süfyan fitnelerinden, fena kadınların hile ve tuzaklarından, kabir azabından ve cehennem ateşinden muhafaza et.”diye dua etmişler. Bütün ümmet bu ve benzeri duaları yaparak gelmişler. Bizler, hasbelkader böyle bir zamanın içinde bulunuyoruz.

“Âhirzamanda, bir şahsın hatiat ve günahlarının gayet dehşetli bir yekûn teşkil ettiğine dair rivayetler var. Eskide, acaba adî bir adam, binler adam kadar günah işleyebilir mi? Ve âhirzamanda bildiğimiz günahlardan başka hangi günahlardır ki, kâinatın hey’et-i mecmuasına dokunur, kıyametin kopmasına ve dünyaları başlarına harap olmasına sebebiyet verir diye düşünürdüm.” (Kastamonu Lâhikası s.85)diyen Bediüzzaman Hazretleri, radyo vasıtasıyla, inkâra dayalı bir kelimeyle bir şahsın, bir milyon büyük günahı bir anda işleyip, milyonlarca insanı da günahlara soktuğunu ifade etmektedir. Bu zamanda, radyoya ilâve olarak televizyon, İnternet, facebook, tweter ve her çeşit basın gibi daha nice kötüye kullanılan nimetler üzerinden dehşetli gıybetler ve günahlar serbestçe işleniyor. Bunların hesabı mahşer gününde acaba nasıl verilecek? Yoksa âhiret yok mu sanılıyor?

Sosyal hayatın içinde yaşayan ve bin cihetten günahların insanı sardığı bir zamanda, Nur Talebelerinin nasıl kurtulacaklarını hayretle karşılayan Bediüzzaman Hazretlerine şu müjde ihtar edilir: “Risale-i Nur’un hakikî ve sâdık şakirtlerinin aralarındaki düstur-u esasiye olan iştirak-i a’mal-i uhreviye (âhiret işlerinde manevî şirketleşme) kanunuyla ve samimi ve halis tesanüt sırrıyla her bir halis, hakikî şakirt, bir dil ile değil, belki kardeşleri adedince diller ile ibadet edip istiğfar eder. Bin taraftan hücum eden günahlara, binler dil ile mukabele eder… Risale-i Nur dairesinde sadâkat ve hizmet ve takva ve içtinab-ı kebâir derecesiyle o ulvî ve küllî ubudiyete sahip olur. Elbette bu büyük kazancı kaçırmamak için takvada, ihlâsta, sadâkatta çalışmak gerektir.” (Kastamonu Lâhikası s.124)demektedir.

Takva, küçük büyük bütün günahlardan âzamî derecede kaçınmak, Allah’ın haram kıldığı, yasak ettiği her şeyden uzak durmak demektir. “Allah katında en kerim olanınız, Allah’tan en çok korkanınızdır.”âyeti, Allah korkusuyla her türlü günahlardan uzak duran takva ehli müminlere işaret etmektedir. “Ne Arabın aceme (Arap olmayana) ve ne de acemin Araba üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.”buyuran Sevgili Peygamberimiz (asm), bu âyeti izah etmektedir.

Takva, müminin günahlara karşı en büyük zırhı ve kalkanıdır. “Risale-i Nur Şakirtleri bu zamanda en mühim vazifeleri, tahribata ve günahlara karşı takvayı esas tutup davranmak gerektir.” (Kastamonu Lâhikası s.206) diyen Üstadımızın bu ikazı çok önemli olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Bunun temin edilmesi de, Nur Risalelerini her gün devamlı okumak, Büyük Cevşen’le bağımızı muhafaza etmek ve şahs-ı manevî ile birlikte hareket etmekle mümkün olur.

Reklam

Yorum Yap