Hayat

ŞAHS-I MANEVİLERİN KUVVETİ

Mazi tarafına dikkatli bir gözle baktığımız zaman, insanlık tarihini ışıklandıran başta peygamberler olarak, onlardan sonra onların dâvâlarını takip eden büyük âlimlerin, müçtehit, müceddit ve kutupların varlığını görürüz. Onların her birisi bir Kutup Yıldızı gibi, vazifeli oldukları kavimlerin ve milletlerin rehberleri ve mürşitleridirler.

O zamanlar ferdiyet asırları olduğu için, manevi büyük makam sahibi olan zatlar, irşat hizmetinde toplumlara dayanak olmuşlardır. Özellikle, Ehl-i Beyt neslinden gelen mübarek zatlar, İslâm milletine gerçek mürşitler olarak tarihteki yerlerini almışlardır. Allah onlardan ebediyen razı olsun ve bizleri onların şefaatlerine nail etsin.

Ancak, insanlık tarihinin en dehşetli fitne ve fesatlar devrine gelindiğinde şartlar tamamen değişmiştir. Bu farklılığı Bediüzzaman Hazretleri şöyle tespit eder: “Bu zaman cemaat zamanıdır. Ehemmiyet ve kıymet şahs-ı maneviye göre olur. Maddi ve ferdi ve fâni şahsın mahiyeti nazara alınmamalı.” (Kastamonu Lahikası s.19) Bu hakikate binaen, siyasi partiler, sendikalar, federasyon veya konfederasyonlarla, insanlar sivil toplum örgütleri kurmakta ve ferdi olan güçlerini mensubu olduğu kuruluşa katarak, şahsî gücünden binler derece fazla güç kazanmaktadırlar.

Millet Meclisine hitaben kaleme aldığı on maddelik beyannamede Bediüzzaman “Zaman cemaat zamanıdur. Cemaatin ruhu olan şahs-ı manevi daha metindir.”tespitini yaparak, toplulukları temsil eden şahs-ı manevilerin, o topluluğun ruhu mesabesinde daha kuvvetli ve daha sağlam olduğunu ifade ediyor. Devamında da “Cemaatin ruhu olan şahs-ı manevi eğer müstakim olsa, ziyade parlak ve kâmil olur. Eğer fena olsa, pek çok fena olur. Ferdin iyiliği de , fenalığı da mahduttur. Cemaatin ise, gayr-ı mahduttur.”ifadelerini söylüyor.

Şahsî kuvvetlere değil, meşveret ve şura gücüne dayanan ve ciddi anlamda sistemini işleten şahs-ı maneviler, Hızırvâri bir ömre sahiptirler. Dahili ve harici çeşitli fırtınalar ve sarsıntılar kolaylıkla o şahs-ı manevileri mağlûp edemez. Şahısların ve grupların gücü, şahs-ı manevilerle baş edemez. Şahs-ı manevilere bilerek veya bilmeyerek zarar verenler ancak kendileri zarar görürler.

asyanur.info

 

Reklam

Yorum Yap