Hayat

İSLÂM’IN SEMBOLLERİ

İslâm dininin kendine has sembolleri ve diğer dinlerden ayrılan farklı alâmetleri vardır. Bu sembollerin yaşanması ve yaşatılması, her Müslümanın ve bilhassa İslâm âlimlerinin aslî vazifesidir. Bunlara sahip çıkmak iftihar edilecek bir durumdur. Onları tahribe yeltenmek ise, İslâm dinine yapılacak en büyük cinayettir. Bilerek yapılan tahripler ihanettir. Bilmeyerek yapılanlar ise gaflet, dalâlet ve ahmaklıktır.

İslâm’ı temsil eden sembollere şeari-i İslâmiye tabir edilir. Ezan, namaz, oruç, hac, tesettür, cami, minare gibi şeairler bayrak gibidirler ve İslâm dinini temsil ederler. Bunlarla uğraşmak, tebdil ve tağyir etmeye çalışmak, sahibini hem dünya hem de âhirette dehşetli sıkıntılara düşürmeye sebep olur.

Bu hususta son müceddit Bediüzzaman Hazretlerinin şu tespitlerine kulak vermek lâzımdır: “Hukuk-u şahsiye ve bir nevi hukukullah sayılan hukuk-u umumiye namıyla iki nevi hukuk var. Öyle de, mesail-i şer’iyede bir kısım mesail eşhasa taalluk eder; bir kısmı umuma, umumiyet itibariyle taalluk eder ki, onlara şeair-i İslâmiye tabir edilir. Bu şeairin umuma taalluku cihetiyle, umum onda hissedardır. Umumun rızası olmazsa, onlara ilişmek, umumun hukukuna tecavüzdür. O şeairin en cüz’isi (sünnet kabilinden bir meselesi) en büyük mesele hükmünde nazar-ı ehemmiyettedir. Doğrudan doğruya umum âlem-i İslâma taalluk ettiği gibi, Asr-ı Saaddeten şimdiye kadar bütün eazım-ı İslâmın (İslâm büyüklerinin) bağlandığı o nurani zincirleri koparmaya, tahrip ve tahrif etmeye çalışanlar düşünsünler ki, ne kadar dehşetli bir hataya düşüyorlar. Ve zerre kadar şuurları varsa titresinler!” (Mektubat s.385)

Evet, bir zamanlar bu ülkede İslâm’ın sembollerine karşı devlet gücüyle savaş açılmıştı. Ezan, namaz, tesettürle uğraşmalar, hatta Türkçe ibadet denemeleri gibi zorlamalar yaşandı. Hâlâ bir kısım kalıntıları duruyor. Halbuki, İslâmın sembolleriyle uğraşanlar hem dünyada hem de âhirette iflah olmazlar.

asyanur.info

 

Reklam

Yorum Yap